Mayıs 2014-Atina Fuarı'nda TR Koleksiyoncuları sergisinde
İstanbul Art
News’un Ekim Piyasa bölümünde bazı galerilerin kapanacağına/kapandığına ilişkin
bir haber çıktı. Bu galeriler arasında herhangi bir basın açıklaması yapmamış
olan Kuad Galeri’de vardı. İstanbul sanat ortamının kulaktan kulağa haberleşme
sistemi bir şekilde işlemiş ve Kuad Galeri de bu haberde yer almıştı. Bu
haberin doğru yanı da vardı; galeri bir durum değerlendirmesi yapıyordu. Yeni
yöntemler keşfetmeye çalışarak galerilerin işlevinin tersine işleyen sanat
piyasası yönlendirmelerini sollayarak devam etmeyi düşünüyor; ancak bunun
gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini zaman gösterecek.
Kuad
Galeri’de 2012-2014 arasında Kesintisiz Avangard (Küratör: Branko Franceschi 24 ŞUbat - 28 NiSan
2012); Fluxus 50, Galerie Inge Baecker Koleksiyonu’ndan Fluxus’un 50. Yılı (10 Mayis -
30 Haziran 2012); John Cage (18
Temmuz - 5 Eylül 2012); Gerard Caris “
Beşgencilik” ( 19 Eylül - 27 Ekim Joseph Kosuth, “Uyanma” (22 Kasım 2012 - Mart 2012); Nikita Alexeev “Avrasya
Şarkıları”
1(9 Nisan - 15 Haziran 2013) Marjinal Bir Devrim (10 Eylül - 10 Kasım 2013; Küratörler: Max Presneill - Gül Çağın); Online 5 Kasım - 31 Aralık 2013); Mutsuz Hazır Nesne (Ocak - Şubat
2014); Duyumlanabilirliğin İmgeleri (11
Mart - 19 Ni̇San 2014); KopuşLar ve Kavuşmalar-Poloya-Türkiye 600.Yılı (2 Mayıs 2014
5
Haziran 2014); Teknik Esrime (Ağustos – 13 Eylül 2014); Küçük Güzeldir
(Eylül-Aralık 2014) sergileri gerçekleşti ve yaklaşık 150 sanatçının yapıtı
sunuldu. Kuad Galeri, sanatçılarla ilişkilerde de anlaşmaların onların yararına
yapılmasına özen gösterdi; olağan kurallar karşılıklı saygı ve anlayışla
uyguladı; danışmanlığa önem verdi. Bu sergilerin içerik ve biçimlerine
bakıldığında Kuad Galeri’nin nerdeyse kar amacı gütmeyen bir sanat mekanı gibi
çalıştığı görülür. 2012-2013 yılında beklenen düzeyde olmasa da satışların
yapıldığını söyleyebiliriz; ancak gözlemimize göre 2014 başından itibaren
Türkiye’nin siyasal krizlerine ve seçim dönemine bağlı olarak satışlarda hızlı
gerileme oldu. Ne ki sanat yapıtları
satışlarının ekonomik dalgalanmalardan etkilenmediği gibi yaygın bir kanı da
var; küresel bağlamda en ağır ekonomik krizlerde bile sanat yapıtlarına yatırım
sürdüğü izleniyor.
Türkiye’de durum böyle mi? Yanıt için yatırımı yapan
kişi ve kurumların durumuna bakmak
gerekiyor.
Küresel sanat piyasasının rekabet araçlarından olan ve her
yıl yayınlanan ”en önemliler” listelerinde 2014 yılının 200 en aktif Modern ve
Çağdaş sanat koleksiyoncusunun adı arasında yalnız,
bir Türkçe ad görülüyor.*
İdeolojik içerik, toplumsal sorumluluk ve eleştirel
yaklaşım dışında yapıtların satılması gibi bir hedef de olduğuna göre bu
listeler bulundukları ülkelerin kültür/sanat sanayilerinin düzeyine bağlı
mesleği sürdürmek zorunda olan sanatçılar ve sanat uzmanların gündeminde de yer
alıyor.
Türkiyeli Modern ve Çağdaş sanat
alıcısının son beş yıldır gösterdiği performansa da bakılırsa bu listelerden
birisine girebilmek için belirli koşulların yerine getirilmesi bekleniyor. VIP
ve Tanıtım yöntemleriyle ve kuşkusuz genel ekonomi politikasının “büyüme düşleri”yle
oldukça şişirilmiş bir sanat ortamı/piyasası ortamına sahip olduğumuzu
varsayarsak, listelere girememiş bir koleksiyoncu grubuna sahip olduğumuz
gerçeği bize durumun sunulandan başka olduğunu gösteriyor.
200 koleksiyoncunun listede yer almasının
nedeni, iş dünyasındaki başarıları değil, koleksiyonlardaki yapıtların
niteliğidir. Yapıtların değerlendirme sürecinden, güç odağı oluşturan sanat ve
kültür kurumlarının onayından geçmiş olması, sanatçılarının istikrarlı ve verimli
bir üretim çizgisi olması gibi özellikler söz konusudur.
Türkiye’de koleksiyoncu adının yanına bir artı
değer katmak için “koleksiyoncu” olmayı göze alıyor. Göze alıyor, çünkü genel
olarak benimsediği geçmişe
dönük koleksiyonculuk ne kadar güvenliyse , geleceğe dönük koleksiyonculuk sanat ve kültür üretimlerini
destekleyen ve güdüleyen, etkinlikten çok yaratıcı insana yatırım yapan özel-kamusal
kurum altyapılarına sahip olmadığımız için; kendisi çağdaş sanat konusunda her
zaman yeterince bilgilenmediği için; sanatçının üretimi sürdürmesi için yeterince
olanağı olmadığı için güvensizdir.
1980’lerde kurulan öncü galerilerin ve
1990’lardaki fuar girişimlerinin bu koleksiyonculuğun oluşumunda payı olduğunu
biliyoruz; artısıyla eksisiyle bir koleksiyoncu profili oluşturdular. Bu profil
uzun süre bir dizi sanatçının resminin elden ele dolaşması şeklindeydi ve koleksiyonlar
böylece %80 Modernist resimden oluşuyor. Son yıllarda Post-modern resim, fotoğraf
ve video alıcısı profili oluştu, ama bu
üretimin küçük bir yüzdesinin satışını karşılıyor.
Koleksiyoncular son dönemde yabancı sanat tacirlerine
danışmayı ve fuarlardan alım yapmayı yeğliyor; sanatı “emtia” olarak gören
büyük şirketlerle, bu şirketlerin istihdam ettiği uzman topluluğuyla işbirliği
içinde kapalı devre oluşturarak sanat üretiminin kaderini belirleyici duruma
geliyor.
İstanbul'da dar alanda birbiriyle kıyasıya
rekabet içinde üç-dört fuar var. İlk ikisi uluslararası olma iddiası taşıyor. Bu
iki fuar söz konusu 200 koleksiyoncu listesinden en azından bir kaçının ya da
başka listelerden bir kaçının bu fuarlara geleceğini müjdeliyor. Fuarların
içine sanat bilgisi ve sanat uzmanlığı içinde bir değerlendirme ortamı sağlamak
amacıyla konferans, açık oturum gibi entelektüel etkinlikler yerleştirilerek
koleksiyoncuların güveni kazanılıyor.
Türkiye’de dengeleyici işlevi olan kamusal
kurumsal kültür ve sanat altyapısının yarattığı boşluğu sanat piyasası ile
işbirliği yapan özel sektörün artısıyla eksisiyle doldurmaya talip olduğuna
tanık oluyoruz. Bu sorumluluğun bilincinde olduklarını da var saymak
zorundayız! Ancak bu koşullarda çağdaş sanatın savunduğu
“bağımsızlık-özgürlük-muhalefet-eleştiri” gibi değerlerin uygulanmasının
güçleştiğini söyleyebiliriz.
Koleksiyoncular fuarlara ve müzayedelere güveniyor. İş
insanı olarak iş bildiklerini varsayıyoruz, ama 1980’lerden günümüze üretilen
ideolojik-muhalif-eleştirel-ilişkisel yapıtları - ki özellikle bu yapıtlar
Türkiye çağdaş sanat üretimini uluslararası üretime bağlıyor – neden satın al(a)madıklarını
açıklamak zor oluyor. “200 önemli” listesine giremediklerinin nedeni de
koleksiyonlarının “gelişim belleği” içermemesi olsa gerek.
*(http://www.artnews.com/2014/07/07/the-2014-artnews-200-top-collectors/7)
ve http://www.artfortune.com/collectors-17.
No comments:
Post a Comment